Ahmet Hamdi Tanpınar Sözleri
İnternet ve çeşitli mecralardan derlediğimiz Ahmet Hamdi Tanpınar Sözleri içeriğimizi okumaktasınız. Bu sayfada bulunan sözler ile ilgili yorumlarınızı ya da benim de söyleyeceklerim var diyorsanız eklemek istedikklerinizi, en altta bulunan yorum alanını kullanarak bize gönderebilirsiniz.
Bu eski sihirbazlar bizi ellerinde oynatıyorlar.
Bir şairin en büyük keşfi, kendi muharririni, iç âlemine doğru kendisini götürecek olanları bulmaktır.
Halk, hayatın kendisidir.
Sokrat, akıllı âşık ihtiraslı âşıktan iyidir diyor. Akıl, insanın ayırıcı vasfıdır.
Hiçbir ulus büyük bir şairini başka bir ulusun yardımıyla tanımamıştır.
Her ninnide milyonlarca çocuk başı ve rüyası vardır.
Geniş dediğimiz dünya bazen insan için sanabileceğinizden çok daha fazla darlaşır ve zaman çarkı çoğu kez hiç istemeyeceğimiz bir şekilde döner.
Hayatta rövanş yoktur.
O günün hatırası onun hem bağrında saplı hançeri, hem ömrünün som altından bahçesiydi.
Her cins hadise bir başka türlüsünü davet eder. Demek ki sade ıstıraplarımız, üzüntülerimiz değil, tesellileri, mukavemet çareleri de miraslarımızın arasında.
Hayır, Allah’tan bir şey istemeyecekti artık. Onu kaderiyle veya ömrünün arızalarıyla karşılaştırmayacaktı. Çünkü istediği şey olmazsa kaybı iki misli olacaktı.
Hayatımızın bir devrinden sonra başımıza gelen şeylere o kadar hazırlanmış oluyoruz ki, kederimizi kendi içimizde taşır gibi yaşıyoruz.
Hiç kimse değişime karşı değildir, yeter ki ucu kendisine dokunmasın.
Bu yaz, bizimdir Mümtaz, her deliliği yaparız.

Valery, sanat eserinde fikir, meyvenin içindeki besleyici gıda gibi erimiş olmalıdır, der.
Dostluk da bir kaderdir ama güzel bir kader.
Hâlbuki insan doğduğu günden itibaren mağluptur, şefkate muhtaçtır.
Kainatın efendisi insan ruhudur.
Bu tebessüm onun teninde, kanında, uzviyetinin her tarafında açan bahçelerdi.
Bu daima böyledir.
Hadiseler kendiliğinden unutulmaz.
Onları unutturan, tesirlerini hafifleten,
varsa kabahatlilerini affettiren
Daima öbür hadiselerdir.
Evlilik sonsuz bir şifadır.
Yaşamak, başkaları tarafından muhasara altına alınmak, yavaş yavaş boğulmaktı.
Haklı olmak, haklı olduğunu bilmek, bir insanı bir ordu içinde bile güçlü yapar.
Güzel dizi, inci avcılığı gibi bir şeydir.
İnsan ruhunun en az sabredebileceği şey mutluluktur.
Bir edebiyat milli olduğu ölçüde beynelmilel kıymete sahip olur.
Her sanatın kendine özgü, her türlü ayrılıkların üstünde yargı süren bir gerçek değerler silsilesi vardır.
Kim bilir? Bazı kapıların bize kapalı görünmesi, önünde değil, arkasında durduğumuz içindir.
Roman yaşamın peşindedir.
İnsanlık, mesuliyet duygusuyla başlar.
İnsanlar da kuyuya benzer, içlerinde boğulabiliriz.
Bazen düşünüyorum,
Ne garip mahluklarız?
Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz;
fakat gün denen şeyi bir an evvel
ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?
Ateş gibi; fakirlik insanı güzelleştirir ve asilleştirir. Fakat sefalet hoyratlaştırır; ruhen sefil eder. İnsanda insanı öldürür.
Onun için aşk, hislerin kelimelerle israfı değil, Mümtaz’ın ruhundaki fırtınaya olduğu gibi kendisini teslimdi.
Düşünce, sanat, yaşama aşkı,
Hepsi sende toplandı.
Hepsi, senin hüviyetinde birleşti.
Senin dışında düşünememek hastalığına müptelâyım.
Gerçekten sevenler, karşılık beklemeden severler.
Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı da insandır.
Bazı insanların ömrü vakit kazanmakla geçer… Ben zamana, kendi zamanıma çelme atmakla yaşıyordum.
Her şey değişebilir, hatta kendi irademizle değiştiririz. Değişmeyecek olan, hayata şekil veren, ona bizim damgamızı basan şeylerdir.
Sorumluluğunu taşıyabileceğin düşüncenin insanı ol.
Halbuki ben bir masalı olan adamdım.
Dünya gömlek değiştireceği zaman hadiseler sakınılmaz olur.
Her an tam insan olmak güçtür.
Yaptığı şeyin kötü olduğunu biliyordu. Fakat hüküm vermek istemiyordu. Artık insanlar hakkında hüküm vermekten vazgeçmişti.
Mümtaz için kadın güzelliğinin iki büyük şartı vardı: Biri İstanbullu olmak, öbürü de Boğaz’da yetişmek.
Biz düşüncelerimizi çoğu zaman omuzlarımızda taşırız.
Hiçbir şey insanoğlunun cesareti kadar güzel olamaz.
Korku… Korku ve insan, korku ve insan talihi, insanın insana hücumu, o hiç yere düşmanlık. Fakat neyi aldatabilirdim, kime anlatabilirdim? İnsan neyi anlatabilir? İnsan insana, hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz.
Ne yapalım Mümtaz; kader istemiyor! Aramızda bir ölü var. Bundan sonra beni bekleme artık! Her şey bitmiştir, diyordu.
Tabiat bir çerçeve, bir sahnedir.
Mümtaz hayatının anlattığımız kısmıyla bir macerası olan adamdı. Bir faciayı, bir roman gibi ve tesirleri daima taze kalacak bir yaşta yaşamıştı.
Mukavemet ve tahammül gücü olmayanın hamle gücü de olmaz.
Zaten az çok bunu kendisi de itiraf ediyordu: ”Bana benzemeyin diyordu. Ben iki yol arasında kalmış bir insanım.”
Yoksulluğa alıştım, ihtiyarlığa alışamadım.
Ölümün saltanatı o kadar mutlak değil.
Acı günlük ekmeğimizdir.
Belki de şahsiyet dediğimiz şey bu, yani hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü, onların birbiriyle yaptığı terkiplerin bizi benimsemesidir.
Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. Bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur!
Bazen hayal daha açık olur.
Haksızlığı her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur.
İnsan zaman selinde kaybolmaya mahkumdur, ama aklı bu sonsuzlukta bir yıldız gibi parlayacaktır.
Gittin amma ki kodun hasretinle canı bile, istemem sensiz olan sohbet-i yaranı bile.
Hayat denen bir şey vardı. Paralı parasız insanlar yaşıyorlardı. Kızıyorlar, gülüyorlar, ağlıyorlar, alakadar oluyorlar, seviyorlar, ıstırap çekiyorlar fakat yaşıyorlardı.
Şair sözcüklerin peşinden koşan kişidir.
Vatan ve millet, vatan ve millet oldukları için sevilir; bir din, din olarak münakaşa edilir, ret veya kabul edilir, yoksa hayatımıza getirecekleri kolaylıklar için değil.
Kim bilir böyle ısrarla baktığı bu kaldırım taşlarında hayatın hangi parçasını görüyor?
Darlık, ızdırap, sandığınız gibi az bulunur şeyler değildir, hele siz hayatınızdan bir kere soyunun; biz size ümitsizliğin her çeşidini bulmaya hazırız.
Yaşam, ölümün onuruna yazılmış bir kasideden başka bir şey değildir.
Şark oturup beklemenin yeridir. Biraz sabırla her şey ayağınıza gelir.
Senin dışında düşünememek hastalığına müptelayım.
Dün bugündür aslında, değişen tek şey zamandır.
İnsanın sevdiği bir ev olunca, kendisine mahsus bir hayatı da olur.
Dünyada Fransa İhtilali kadar büyük ve güzel epope azdır. Yirmi, otuz sene içinde beşeriyet, iki bin yıl kendisini idare edecek düsturların hepsini bulmuştur fakat başladığı zaman, neticenin sadece bir burjuvazi hakimiyeti ile biteceğini kim bilirdi.
Büyük gerçeklik, düşünce ve sanattır.
Onlar sanat yapıyorlar biz ise duadayız.
Toprağa emenet edilmiş bir ağaç, mahalleye, semte, şehre hatta topluma ve bütün imana emanet edilmiş bir değerdir.